Yanlış Sosyal Medya Kullanımı ve Kaygı
- lahzapsikoloji
- 30 Tem 2020
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 5 Ağu 2020
Son yıllarda sosyal medya hepimizin hayatının büyük bir parçası haline geldi. Yaş, konum, kültür ya da sosyo-ekonomik seviye fark etmeksizin neredeyse hepimiz günümüzün bir bölümünü paylaşım yaparak veya diğerlerinin paylaştıklarını takip ederek geçiriyoruz. Sosyal medyayı doğru kullanıp bilgilenmek, eğlenmek ve sosyalleşmek yerine yanlış kullanarak kaygı seviyemizin artmasına sebep verebiliriz.
Kaygı bireyin içinde bulunduğu endişe durumu olarak tanımlanmaktadır. Yani hissettiğiniz huzursuzluk, korku veya olumsuz bir heyecan duygusu gibi tarif edilebilir. Bu duyguyu her insan zaman zaman yaşar. Mesela bir kaza atlattığınızda veya önem verdiğiniz bir sınava girmek üzere olduğunuzda kaygı yaşamanız oldukça muhtemeldir. Orta düzeyde yaşanan kaygı itici bir güç gibi bizi motive eder. Mesela iş yerinde yapacağımız bir sunum için kaygı yaşamamız bizi bu sunuma hazırlanmaya iter. Fakat kaygıyı olması gerektiğinden daha sık ve/veya normalde kaygı uyandırmaması gereken durumlar karşında yaşandığında, hayatımızı olumsuz bir şekilde etkilemeye başlar.

Peki kaygı ve yanlış sosyal medya kullanımı arasında nasıl bir ilişki var?
Gündemde olan Covid-19 (korona) hastalığı ile ilgili sosyal medya yazılarına bakalım. Sürecin başlarında sosyal medya aracılığıyla doğrulanmış veya doğrulanmamış birçok bilginin bombardımanına tutulduk. Zaten kaygı uyandırması normal bir durum olsa da bu konuda paylaşım yapan hesapları takip etmek için çok fazla zaman harcandığında zihnimiz üzerinde kontrolü bulunmayan durumla olması gerektiğinden fazla meşgul olmaya başlar. Bu da sağlıklı kaygının neden olacağı Korona’dan korunmak için alacağımız önlemlere itmek yerine kontrol edilmesi güç bir kaygı ve endişe yerini alarak hayatımızı olumsuz yönde etkilemeye başlar.
Başka bir açıdan yanlış sosyal medya kullanımını değerlendirdiğimizde kendi görüntümüzü, maddi durumumuzu, hayat şartlarımızı veya mutluluk seviyemizi diğer insanlarla karşılaştırır hale gelebiliriz. Bu durum bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde gelişebilirken kendi yaşantılarımızı gözümüzde değersizleştirebilir ve öz güvenimizi etkileyebilir. Bu konuda 2014 yılında yapılan bir çalışmaya göre Facebook sitesinde daha fazla zaman geçiren yetişkinlerin özgüvenlerinin daha düşük olduğu saptanmıştır. Araştırmacılar bunun sebebini daha iyi ile kendini karşılaştırma durumu (upward comparison) olduğunu ortaya koymuştur (Vogel, Rose, Roberts & Eckles, 2014). Diğer bir açıdan sadece düşük özgüvene değil aynı zamanda kaygı seviyesinin de yükselmesi ile sosyal medyada harcanan fazla zamanın ilişkisini ortaya koyan çalışma da bulunmaktadır (Vannucci, Flannery & Ohannessian, 2017).
Son olarak sosyal medya ile ilgili kaçırma korkusundan ve bunun getirdiği kaygıdan bahsedebiliriz. Kaçırma korkusu veya diğer bir adıyla FOMO (fear of missing out) sosyal medya açısından bakıldığında bir kaç başlığa ayrılabilir. Bunlar; popülerliği kaçırma korkusu, yeni haberleri kaçırma korkusu, kişinin kendi hakkında yapılabilecek kötü yorumları kaçırıp engelleyememe korkusu veya sosyal grup etkileşimlerini kaçırma korkusu. Bu tür kaygıyı yaşayan bireyler durmadan sosyal medya hesaplarını kontrol etme davranışı içerisine girerek bir tür bağımlılık geliştirebilirler. İnternet bağlantısının zayıf olduğu yerlerden ve hesaplarını kontrol edemeyecekleri durumlardan kaçınabilirler (Ali, McAlaney, & Alutaybi, 2020). Bu durumun daha çok genç nesillerde gözlemlendiği de unutulmamalıdır.
Edinilen bilgilerin ışığında kaygı seviyemizi arttırmamak için sosyal medyayı bilinçli bir şekilde kullanmamız gerektiğini anlıyoruz. Peki sosyal medyayı daha doğru kullanmak için neler yapabiliriz?
İlk olarak karşımıza çıkan her yazının veya resimin doğru olmayabileceği düşüncesini aklımızın bir köşesine yazmalı ve eğer bir haberi okumaya karar verdiysek öncelikle kaynağını araştırmalıyız. Kaynağı güvenli olmayan hiç bir habere dikkat ve değer vermemeliyiz. Bunun için yapabileceğiniz en basit şey, gördüğünüz yazının başlığını bir arama motoruna yazarak itibarlı haber sayfalarında böyle bir haberin varlığını kontrol etmek olacaktır.
Kaygı uyandıran haberlere sürekli maruz kalma durumu ile ilgili ise sürekli bu tür bilgileri paylaşan ve korku aşılayan hesapları takipten çıkarak veya bir süre sosyal medya platformlarından uzaklaşarak, stresimizi azaltan etkinliklere meşgul olursak kaygı oranımızın azaldığını gözlemleyebiliriz. Kaygının sadece orta düzeyli olanının fayda sağlayabileceğini ve yüksek oluşunun bize zarar verebileceğini unutmamalıyız.
Diğer bir konu olan iyisiyle karşılaştırma problemini yaşıyorsanız insanların çoğunlukla en eğlendikleri, en huzur buldukları, en iyi yanlarını bu siteler aracılığı ile paylaştıklarını unutmamalısınız. Çoğunluğumuz zayıf anları, çirkin bulduğu fotoğrafları veya negatif duyguları paylaşmıyoruz. Karşılaştırma yaparken yüksek ihtimalle karşınızdaki kişinin en iyi hali ile kendinizin en kötü halini karşılaştırdığımızı hatırlamalıyız.
Kaçırma korkusu yaşamak sosyal medya bağımlılığının bir sinyali olabilir. Bu korkunun varlığını fark etmek ve kabul etmek ilk adım olarak sayılabilir. Sonrasında periyodik olarak sosyal medya hesaplarına giriş yapmamak, resim atmamak gibi davranışsal deneyler yapılarak kişide uyandırdığı duygular ve düşünceler anlaşılmaya çalışılabilir. Sonrasında Düşüncelerin gerçekçi olup olmadığı test edilebilir. Baş edilmesinin zor olduğu anlaşıldığı noktada bir psikologdan yaşanılan kaygılar hakkında yardım alınması önerilmektedir.
Sosyal medyanın çoğu durumda yararlı platformlardan oluştuğu, eğlence, sosyalleşme ve Bilgi edinme aracı olduğu unutulmamalıdır. Yaşamımızda karşılaştığımız kaygı verici durumlar olsa da en azından sosyal medya aracılığıyla edilebileceğimiz kaygılardan bu araçları doğru kullanarak kaçınabilir ve onlardan tam yarar sağlayabiliriz.
Uzm. Psk. Anna Gülsoy
Kaynakça
Ali, R., McAlaney, J., & Alutaybi, A. (2020). Redesigning social media platforms to reduce ‘FoMO’. The Conversation. https://theconversation.com/redesigning-social-media-platforms-to-reduce-fomo-124228
Vannucci, A., Flannery, K., & Ohannessian, C. (2017). Social media use and anxiety in emerging adults.Journal Of Affective Disorders,207, 163-166. doi: 10.1016/j.jad.2016.08.040
Vogel, E. A., Rose, J. P., Roberts, L. R., & Eckles, K. (2014). Social comparison, social media, and self-esteem. Psychology of Popular Media Culture, 3(4), 206–222. https://doi.org/10.1037/ppm0000047
Comentários