Duyguların Kökeni
- lahzapsikoloji
- 30 Tem 2020
- 7 dakikada okunur

Duygu neyi ifade ediyor? Bu gezegen üzerindeki bütün insanlar için belli başlı evrensel duygu kümesi mi var mıdır? Ekman (1999) göre belli başlı herkes için geçerli ve doğası gereği evrensel kabul edilebilecek örneğin; mutluluk, mutsuzluk veya ani gelişen bir tehlikeye karşı duyulan korku gibi çeşitli duygular vardır.
Bir başka araştırmacı duyguların bir grup yasaya bağlı var olan bir kavram/konsept olduğunu savunur. Örneğin kapatma yasasının (law of closure) varlığı sebebiyle bizler aşık olduğumuz zaman daha önce hiç böyle hissetmediğimizi iddia ederiz. Veyahut hedonik asimetri yasasının varlığı (law of hedonic asymmetry) haz ve acı duygularına karşı algılarımızda ki farkı açıklıyor. Öyle ki korku hayat boyu bizimle beraber kalıyor gibi hisssettirken umudun oldukça sınırlı bir zaman diliminde kaldığını hissederiz (Frijda, 1988). Duruma klinik psikoloji açısından baktığımız zaman depresyonun ortaya çıkarmış olduğu şiddetli hüzün/mutsuzluk bir kara delik gibi kişiyi içine çekip sürekli olarak aynı kısır döngüde dönüp durmasına neden olurken yaşanan mutluluk kayan yıldız gibi oldukça kısa keyifli bir an olarak algılanır.
Önce korkuyu hisseder sonra bir şeyden korktuğumuzu mu anlarız? Yoksa bir şeyden korktuğumuzu önce algılar daha sonra bedensel tepkilerimiz deneyimizle uyumlu olarak biolojik olarak uygun tepkiyi verir? Hangisi öncelikli olarak gelir; duyguyu algılamak mı yoksa duygunun kendisi mi? Bu duygu üzerine yapılan bilimsel çalışma alanın temel ikilemi ve çıkmazıdır. Bu çıkmaz üzerine iki farklı bakış açısı vardır. Birinci bakış açısına göre zihinsel olarak duyguları önce kavramımız onları adlandırabilmemiz için elzemdir (Lazarus, 1984). Ancak diğer bakış açısına göre zihinsel bir aktiviten çok daha önce fiziksel olarak bedenimizde duyguları hissettiğimizi savunur (Zajonc, 1984).
Kişisel olarak bu iki karşıt görüş arasında ki huzuru Lisa Feldmann Barrett’nın How Emotions Are Made adlı kitabını okuduktan sonra buldum. Kitap duyguların nasıl toplum içerisinde insanların kendi aralarında gerçekleştirmiş oldukları uzlaşmalar sonuçta oluşturulduğunu ifade eden perspektiften bahsediyor. Bu anlaşmalar/ ortak kanılar kendilerini en iyi kullandığımız dilde gösteriyor. Örneğin, Barett (2017) Almancada yer alan “schandenfreude” kelimesinden bahseder. Bu kelime anlamsal olarak bir başka kişinin kötü kaderinden/ başından geçen kötü bir olaydan dolayı duyulan hazzı ifade eder. Bu konsepte karşılık gelen bir kelime ne Türkçede ne de İngilizcede yer alıyor. Maalesef ki bu biz Türkler olarak başka birinin kötü kaderinden veya başına gelen bir felaketten haz almadığımız anlamına gelmiyor özellikle de bu kişi hoşlanmadığımız biri ise. Bu duyguyu kendisine karşılık gelen genel kabul görmüş bir kelimemiz olmamasına rağmen hissediyoruz. Şayet herkesin üzerinde anlaştığı bir kavram/kelime dilimizde var olsaydı Almanların yaşadığı gibi bir çeşit kıskançlıktan doğan bu haz duygusunu daha rahat yaşar ve ifade edebilirdik.
Buna ek olarak duygular sadece zihinsel olarak oluşturulan imgeler değil yaşamınızı etkileyen güce sahip kavramlardır aynı zamanda. Nasıl diye sorabilirsiniz? Normal yaşlanma ile birlikte bizler hem fiziksel hem zihinsel becerilerimizde gün be gün belli seviyede kayıplar yaşıyor olmamız büyük bir sürpriz değil. Örneğin, kromozomlarınızın içerisinde yer aldığı paket formunda ki yapılar ki bunlar telomer olarak isimlendirilmekte, normal yaşlanma ile birlikte bu yapılar kısalmaya başlarlar. Bu yapıların aşırı seviyede kısalmaları beraberinde ölümü getirir. İlginç olan bulgu şu ki bu yapılar sadece normal yaşlanma süreci ile birlikte kısalmazlar aynı zamanda duyguların da bu yapılar üzerinde tahripkâr etkileri vardır. Örneğin kronik stres, ebeveynlerin duygusal ve fiziksel istismarı veya ihmali veyahut diğer çeşit fizyolojik sağlığınız ile duygusal sağlığınız arasında ki dengeyi bozacak problemlerde telomer kısalmalarının bir diğer nedenidir. Diğer bir ifade ile Türkçe bir deyim olan “ömür törpüsü” deyiminin gerçekliğini duyguların fizyolojik sağlımızda ki etkisi ile görmekteyiz.
Bu varsayımları temel alarak, Barett (2017) duyguları kavram olarak kullandığımız dil ile oluşturabilir ve duygusal gelişimimize katkıda bulunabiliriz fikrini savunmaktadır. Bu süreci duygusal grenlik (detaylı/ayrıntılı olma) (emotional granularity) olarak adlandırır. Peki, bu duygusal ayrıntılandırma/çeşitlendirmeyi nasıl kazanabiliriz? Bunun için duyguları ifade etmeli, duyguların gelişimi için zengin bir ortam oluşturabilmek adına her durumu detaylı bir şekilde değerlendirmeli, duyguların ifadesi için alan açmalı ve duyguların gerçek doğasını kabul etmekten kaçınılmamalıdır. Bana kalırsa duygusal çeşitlendirme hayat yoluculuğumuzda çantamızda ki elzem malzeme olarak bulunmalı.
İki görüşten; duyguların temel ve evrensel veya doğası gereği bizlerin oluşturduğu zihinsel imgeler olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Burada ki önemli olan nokta yaşamak ve ifade etmek istediğiniz duygular için her zaman değişim için açık kapının olduğunu ve istediğiniz şekilde duygularınızın ana kaynağı olabilirsiniz.
Lisa Feldmann Barett’in Duyguların Kökeni üzerine olan bu kitabı okuması oldukça eğlenceli ve duygu üzerine düşündüğümüz zaman akla gelen küçük nüansları yakalamak açısından oldukça kolay okunabilen bir kitap. Eğer duygular konusu üzerine mistik açıklamalardan uzak olarak temellerini sağlam bilimsel arka plana dayandıran bir şey okumak istiyorsanız şiddetle kendinizin göz gezdirmesini tavsiye ediyorum. Sonunda neye duygu diyebileceğinize ve neye emosyon denmemesi gerektiğine kendiniz karar verebileceksiniz.
Sonuç olarak, eğer duyguları bir çeşit duvar inşası gibi düşünecek olursak her bir tuğlayı bilinçli, ve amaç doğrultusunda koyarak sağlam, düzgün ve mantıklı bir yapı elde edebiliriz. Nasıl ki kişilik özelliklerinden bahsederken duyarlı veya soğuk bir insan diyebiliyoruz. Aslında kişinin duyguları ne kadar derin yaşadığı ve diğer insanlara ne kadar yansıttığını temel alıyoruz. Buna dayanarak diyebiliriz ki; duygusal anlamda ki güçlü karakter kişinin karakteri ile eşleşecek bu da duygu gelişim temellerinin sağlam atılmasını hiç şüphesiz önemli kılacaktır.
Psikolog Hilal GÖKSAL
Origin of the Emotions
What does emotion refer to? Is there a set of emotions that are universal for every human being on this planet? According to Ekman (1999), several basic emotions are valid for everyone and universal like happiness, sadness, or being scared of immediate danger, and so on.
Another researcher claimed that emotions are concepts that are bind to a set of laws. For instance, the law of closure implies why we claim that we never felt like that before in each time whenever we fell in love, or according to the law of hedonic asymmetry, there is an asymmetrical adaptation to pleasure or pain. As such fear seems to stay with us for a lifetime but hopes have limited existence (Frijda, 1988). From the clinical psychology perspective, we can take desperation in the depression as another example for us. In this case, the anguish in the depression creates a sort of black hole that leads you to spin around over and over again while happiness that you are experiencing is felt like a blissful moment as a falling star.
Do we first feel fear and then apprehend that we afraid of something? Else do we comprehend the fear initially and then our bodily responses coherent with that experience and biologically respond? Which one has the primacy cognition or emotion? This is a fundamental dilemma in the research area of emotion. There are two distinct perspectives on this issue. The initial one stated that to experience the emotion we need to apprehend the situation cognitively at first hand then we can name the emotion (Lazarus, 1984). However, another perspective claimed that we do not need to comprehend the situation because we already have the primacy of effect instantly (Zajonc, 1984).
I found the peace among these two opposing theories when I read Lisa Feldmann Barrett’s book of How Emotions Are Made. The book presents a perspective of how emotions are constructed via agreements that are made by humans in a social context. These agreements reflect itself best in the language that we are using. For example, Barrett (2017) mentions the word “schadenfreude” in German which refers to an emotion of taking pleasure from someone’s ill fate. There is no word in English or Turkish that exactly matches with the concept of schadenfreude. Unfortunately, that does not mean that we as Turks do not feel the same sort of pleasure from someone’s misfortune especially if this person whom we don’t like. We feel it despite not having a consensual concept for it. If we would have it then probably we can openly experience and express this jealousy type of emotion in our social context as Germans do.
In addition to that, emotions are not just staying as mental constructs but they also have the power to affect our lifespan. How is that you may ask? With normal healthy aging, we all know that we are losing our physical and mental processes at a certain level day by day which is not a surprise. As it was stated shortening of telomeres which are package like structures that includes your chromosomes is one of the natural processes of aging. Whenever these structures get too small you die in the end. The surprising fact is that these structures do not get smaller by just normal developmental processes that you are going through but there is an effect of emotions. Likewise, chronic stress, parental emotional abuse or parental neglect, or another kind of body budgeting problem in terms of emotional regulation and it leads to a shortening of telomeres. In other words, there is a reality of the Turkish proverb of life-draining (ömür törpüsü) things when we look at the effects of emotions for our health.
Based on these assumptions, Barrett (2017) stated that if we construct the emotional concept within the language then we can contribute to our emotional development. She named this process as gaining emotional granularity. What do we need to do for gaining emotional granularity? We need to express it, elaborate each circumstance in detail to construct an enriched environment for emotions, leave room for expression, and do not hesitate to accept the true nature of each emotion. In my opinion, we should put emotional granularity to our tool kit as a must throughout our life journey.
You may consider emotions are basic and universal or constructive that you have control to build up. The important point here is that there is room for change that you can harness all the emotions that you are experiencing and be the desirable source for emotions as you wish like to be.
Lisa Feldmann Barrett’s book How Emotions Are Made is super fun to read and easy to catch every small nuance whenever we think about emotions in general. If you want to read something on emotion which is stood on solid scientific researches while far from mythological explanations I strongly advise you to go ahead and check it out for yourself. You will convince yourself of what can be called as emotion and what should not at the end of the book.
Consequently, if we think of emotion construction as wall construction then you can put each brick consciously and purposefully to have a solid, straight, and logical structure. As such we refer people as a sensitive or aloof person whenever we talked about their personality. We are talking about how that person experiences the emotions and how do they reflect on others as our base ground. Based on this, we can say that the strong characteristics in terms of emotion will be paired with a strong personality. In this case, emotional granularity or matured emotions will be prerequisites for strong characteristics.
Psychologist Hilal GOKSAL
References
Barett, L. F. (2017). How Emotions Are Made. New York: Houghton Mifflin Harcourt.
Ekman, P. (1999). Basic emotions. In T. Dalgleish & M. Power (Eds.). Handbook of cognition and emotion (pp. 45–60). Sussex, U.K.: John Wiley & Sons.
Lazarus, R.S. (1984). On the primacy of cognition. American Psychologist, 39, 124–129.
Zajonc, R.B. (1984). On the primacy of affect. American Psychologist, 39, 117–123.
Merhabalar
oncelikle blog sitenizin tum insanliga faydali olmasini dilerim.
Calismalarinizda basarilar ve kolayliklar olsun.
Cagimiz insaninin ihtiyac duydugu meslegi icra ediyor olmaniz dolayisiyla ayrica Mesleki calismalarinizda ustun basarilar dilerim
Huseyin Engin